Yaşam

Üzüm ve incir: Amos tarlaları

Fatih Onur*

İnsanoğlunun doğa üzerindeki en büyük tasarruflarından birini tarım yoluyla gerçekleştirdiği bir gerçektir. Tarımın insan hayatındaki varlığı, doğanın sunduğu gıdanın artık yeterli gelmediği, temel gıda maddelerinin temininin zorlaştığı ya da depolama ihtiyacının arttığı, göçebe hayattan yerleşik hayata geçişle şekillenen çok uzun bir süreçtir. İlerleyen dönemlerde toprak mülkiyeti, çalışma olgusu ve ekonomik dönüşüm süreçleri çerçevesinde tarımsal üretim giderek artmıştır. Bu nedenle tarım, özellikle sanayileşme öncesinde gerek gıdanın sağlanması açısından gerekse ekonomik açıdan en değerli unsurlardan biri olarak toplumdaki yerini her zaman korumuştur.

Tarım kadar değerli bir geçim ve ekonomi kaynağı olan hayvancılık da tarımla paralel olarak gelişmiştir. Özellikle yerleşik toplumlar için hayati bir öneme sahip olan tarım, coğrafi ve fiziki şartlara göre çok çeşitli işlerle ve farklı şekillerde yapılabilmiştir. Buğday, arpa, çavdar, nohut ve mercimek gibi temel besinler ilk tarım işlerindendi. Fasulye çeşitleri, soğan ve sarımsak gibi kök bitkileri ile zeytin, üzüm, elma, meyve bahçesi ve incir ekimi de tarımda oldukça yaygındı. Bunların ve bu maddede bahsi geçmeyen sayısız eserin ekilip biçilmesi ve ekonomik döngüye katılması için çeşitli dönemlerde resmî düzenlemeler yapılmıştır.

ALAN KİRALAMA SÖZLEŞMELERİ

Rodos’un Anadolu yakasında Amos şehri.

Bu düzenlemelerin en sıra dışı örneği, antik çağda Rodos’un Anadolu yakasındaki Rhodos Peraia’da ve bugün Marmaris’in yaklaşık 4 km güneybatısında, Hisarburnu’nda bulunan Amos kentinde bulunan bir yazıt kümesi aracılığıyla bize ulaşmıştır. Bu yazıtların aktardığı arazi kiralama sözleşmeleri, Rodos’un tarım ekonomisini dönüştürdüğü sistemlerden birine iyi bir örnektir.

1948-1950 ortalarında Bozburun Yarımadası’nda yaptığı geziler sırasında Marmaris çevresini araştıran GE Bean, Amos antik kentinde iki yanında yazıt bulunan stel modülleri buldu. Bu modülleri bir araya getiren ve üç sözleşme metni daha elde eden Bean’in yayınlanmasının ardından bahis üzerine çok sayıda yorum yapıldı. 2001 yılında, yaklaşık 50 yıl sonra jandarma tarafından el konulan ve Marmaris Müzesi’ne teslim edilen bu kümeye bir yenisi eklendi. Bugün Amos’ta devam eden sistemli kazı çalışmaları ile bu yönde daha fazla bilginin geleceğine şüphe yok.

TARIM FAALİYETLERİ İÇİN KURALLAR

Muhtemelen kent içindeki Apollon Samnaios tapınak alanına dikilmiş olan yazıtlar MÖ 3. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir. Yazıtlar yine tapınağa bağlı arazilerde tarımsal faaliyetlerin nasıl yapılması gerektiğine dair ayrıntılı kurallar vermektedir. Tamama yakın bir yazıttan seçilen metnin sadeleştirilmiş ve sadeleştirilmiş bir bölümünün Türkçe çevirisi şöyledir:

… [birisi] tarlayı elli yıllığına yılda iki yüz kırk drahmiye kiraladı, Thymochares oğlu Kharidamos buna kefil oldu; kiracı kirayı her yıl Panamos ayında yetkililere (hieromnamones) ve Amos Birliği’ne öder; ödemezse geçen her ay için otuz dirhemlik ceza eklenir; Kent (Rodos) idaresi nedeniyle cezanın ödenmesinde gecikme olması halinde, belirtilen süre içinde cezayı görevlilere ve Amos Birliği’ne ödemeli; ödemezse onda bir ekleyerek altı ay içinde ödesin; Onu da ödemezse kiranın bir buçuk katını yetkililere ve Amos Ligi’ne ödeyip sahayı terk etsin; Yetkililer, bir öncekiyle birebir sözleşmeye göre önümüzdeki ay meclis huzurunda Amos ortasından en yüksek teklifi verene sahayı kiralasın; kirayı ödemeyen şahsın her ne sebeple olursa olsun tarlayı kiralamasına izin verilmemeli; Ödemede bir eksiklik varsa daha önce işe alınan kişi bu açığı yetkililere ve Amos Birliği’ne geri ödemeli; arazide en az üç bina inşa edin; her biri en az yirmi beş fit (yaklaşık 7,5 m) uzunluğunda ve yirmi fit (yaklaşık 6 m) genişliğinde; Kira bedelinin her minası (para ölçüsü: 100 drahmi) için üzüm ve incir dikecek. Her incir fidesi için, kırk incir ağacını dört fitten (yaklaşık 1,2 m) az olmayan bir derinliğe kadar kazarak, aralarında en az kırk fit mesafe bırakarak (yaklaşık bin asma dikin ve altı fitten az olmayacak şekilde () yaklaşık 1,8 m) asma fidanlarının ortasında … sözleşmeye aykırı kereste keserse bu keresteler yerinde kalır, tarladan yem, saman, saman ve gübre almaz, alırsa bıraksın aldığı her şey için yetkililere ve Amos Birliği’ne her yıl iki yüz drahmi öder; kiraya verenin kiralık alana ölü gömmesine izin verilmez; aksi takdirde yetkililere ve Amos Birliği’ne yüz drahmi gümüş ve ölüleri tarladan getirir; sözleşmeye göre tarlayı Amositlerden dilediği kişiye devredebilir; devrederse görevliler kalan süre ve kalan süre için aynı kurallara göre bir sözleşme düzenlemelidir. devralan, yetkililerin uygunluğunu incelemek için güvenilir kefiller tayin eder; kefiller uygun görüldüğünde devralan ile sözleşme yapmak; bu evre kısmı kutsal alandaki stele eklensin; Devralan ve tüm kefillerin adları ve dönem tarihleri ​​buraya yazsın…

Amos kiralamalarından bir kesit.
(Fotoğraf: Wolfgang Blümel).

İşe alım süreci, Rodos’un özel misyonerleri olan Amos Birliği ve hiyeromnamonlar (kutsal koruyucular) tarafından ortaklaşa yapıldı. Sözleşme 50 yıllıktı. Kiraya veren kefil getirirdi, bu kefiller yetkililer tarafından incelenir ve onay alındıktan sonra kiralama işlemlerine geçilirdi. Metinlere göre kira yılda 240 drahmi civarındaydı ve bu miktar belirlenen zamanda bir kerede ödeniyordu. Gecikilen her ay için ödenmeyen kira bedeli kadar 30 drahmi faizi ödeniyordu. Kiracı bunu ödeyemediği takdirde tarla ile ilişkisi kesilir ve 20 bin drahmi cezaya çarptırılırdı. Kiracı, ayrıntılı talimatlara göre ekecek ve dikecektir.

ÜZÜM VE İNCİR

Arazinin ne kadarının üzüm ve incir yetiştiriciliği için kullanıldığı, üzüm ve incir fidanlarının bulundukları arazinin cinsine göre ne sıklıkta dikileceği gibi bilgilerin yer aldığı kitabeler, işin ciddiyetini gösteriyor.

Asıl amaç üzümden dolayı şarap üretmek ama aynı zamanda incir gibi diğer işleri de yetiştirmek ve toprağın mutlak verimlilik seviyesinden dolayı üzümün kalitesini korumaktı. Tarlaya ekilen her eser türü, tarla boyutuna göre bariz bir orana sahipti. Ancak metinlerden anlaşıldığı üzere alanın düz ya da eğimli olmasına göre boyutların değiştiği görülmektedir. Örneğin yamaçlarda yaklaşık 1440 metrekarelik alana bin adet asma fidanı dikilirken, düzlük alanda 2430 metrekarelik alana bin adet üzüm fidanı dikildi. Buna göre ister düz ister yokuş olsun 1 hektarlık alana göre bugünün hesabına göre 4 bin 100 – 7 bin ortasına asma dikildiğini düşünebiliriz. Ortalarına dikilen 40 incir ağacının her biri yaklaşık 144 metrekarelik bir alanı kaplıyordu. Çiftçiler ayrıca arazi üzerine konutlar ve depolar inşa ettiler. Bu binaların boyutları hakkında da bilgi verildi. Binalar yapılıp fidanlar ve fidanlar dikildiğinde, sözleşmenin değerli bir aşaması tamamlanmış oldu.

ALANLARA ÖZEL KURALLAR

Amos ve çevresi.

Bu aşamaya kadar tüm işlemler düzgün bir şekilde yapılırsa ve kira bedelleri düzenli bir şekilde ödenirse kefillerin isimleri stellerden siliniyor ve kalan yıllar için sözleşme yenileniyordu. Kefaletin kaldırılması riskli görünse de kiracının bu aşamaya gelmesi ve bu süreçte işini hakkıyla yapması büyük bir motivasyon kaynağı oldu. Kiracılar halka açık yolları ve ötesini işgal edemez veya bunlara zarar veremez. Bunun cezası 3.000 drahmi idi. Ayrıca kiracılar, tarlada ihtiyaç duyabilecekleri asma çubukları sağlamak dışında, tarladan kereste kullanamazlardı. Bunun cezası 3.000 drahmi idi. Hayvan yemi, saman, saman ve gübre 200 drahmi cezaya tabi olarak tarladan taşınamadı. Tarlaya gömmek yasaktı, yapanlara 100 drahmi ceza verildi. Kiracı istediği zaman tarlayı başka bir Amoslu’ya devredebilirdi, bu durumda kiracı ile kiracı arasında yeni bir sözleşme yapılırdı. Mevcut kefiller de geri çekilmiş ise kiracının yeni kefiller getirmesi gerekirdi. Bu yeni sözleşme, varsa yeni isimlerle birlikte ilgili stellere eklenmiş veya ayrı olarak kaydedilmiştir. Bu süreçte kiracı rastgele bir ceza alır ve altı ay içinde ödemezse 20.000 drahmi ek ceza aldı ve sahayı terk etmek zorunda kaldı. Sözleşme süresi dolduğunda kiracı, binaları, asma çubukları ve 10 yaşın üzerindeki tüm ağaçları sağlıklı, yaşanabilir ve kullanılabilir durumda teslim etmek zorundaydı. Eldeki metinlerden kiracıların da Amos’lu olduğu, Amos halkının işlemlerin yürütülmesinde doğrudan Rodos’a karşı sorumlu olduğu, söz konusu yerlerin Apollon Samnaios tapınağı ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Rodos’un Amos vesilesiyle Peraia’da görevlendirdiği ve doğrudan ada topraklarında görülmeyen kutsal koruyucuları da bu dini içeriği yansıtmaktadır.

MÖ 4. yüzyılın sonlarında yaşayan Aeschines, Rodos Peraia’sına yaptığı ziyaretlerde Amos’tan satın aldığı mülklerden, kentin zeytinliklerinden, üzüm bağlarından ve büyük fidanlıkların kiralanmasından bahseder. Amos metinleri kentte, muhtemelen kutsal alanın uçlarında bulunsa da, bahsedilen yerler kent merkezinin dışındaydı.

RODOS ŞARAPININ GÜZEL ÖZELLİKLERİ

Eski kaynaklar, üzüm yetiştirmek için ne kuru ne de çok nemli toprakları önermez. Çağdaş araştırmalar, metal toksisitesi olan toprakların üzüm için uygun olmadığını ve tuz içeriği yüksek olan toprakların üzüm kalitesini düşürdüğünü belirtmektedir. Ayrıca hava koşulları açısından bölgenin çok soğuk veya kavurucu olmaması, sıcak ve kuru bir bölgede olması gerekir. Amos yazıtlarında bahsedilen toprakların nerede olabileceği konusunda da çeşitli görüşler vardır. İddiaların ortasında Marmaris’in hızla güneyinde yer alan İçmeler/Gölenye ovası, Amos’un hızla kuzeyinde yer alan Turunç ve kentin hızla güneyinde yer alan Kumlubük yer alıyor. 2013 yılında yapılan bir araştırma, metinlerde bahsedilen işlemlerin zamanında yapılabilmesi için arazilerin şehirden uzak olmaması gerektiğini, bunun da ürünlerin taşınması sırasında oksitlenme ve hasar görme risklerine karşı bir önlem olacağını belirtmektedir. üzüm Araştırma, topoğrafik ve toprak tespitleri ile birlikte hem eğim hem de düzlük içermesi gereken bu toprakların büyük olasılıkla Kumlubük ovasında olması gerektiği sonucuna varıyor. Bu arazilerin her birinin yaklaşık 40-50 kiracı ile yapılabilen yaklaşık 4-5 hektarlık bir alanı kapladığı düşünülmektedir. Bu anlamda Kumlubük yaklaşık 200 hektarlık bir alana sahiptir. Ancak bu sayılar ve konumlar kesin olmamakla birlikte, kent ve çevresinde yapılacak araştırmalarla daha belirgin hale gelebilir.

Kumlubük Koyu.

Bütün bu sistem, Rodos şaraplarının ticari değerini korumak için ekonomik amaçlara hizmet etti. Rodos şarabı Midilli (Midilli) ve Sakız (Chios) gibi uygun şaraplara göre daha kalitesiz olmasına rağmen uygun fiyatı ve özel tadı ile geniş bir coğrafyada oldukça tercih edilmiştir. Antik kaynaklarda Rodos şarabının adaptasyon özelliğinden ve buna eklenen bir modül deniz suyundan bahsedilmektedir. Akdeniz’den Karadeniz’e, hatta Basra Körfezi’ne ve Güney Hindistan’a kadar Rodos amphoralarında modüllerin, özellikle de amfora mühürlerinin yayılımına dair arkeolojik kanıtlar, bu şarapların ağırlıklı olarak ihraç edildiğini gösteriyor.

İNCİRİN ÖNEMİ

İncir ise tarih boyunca üzümle birlikte anılan ve birlikte yetiştirilen insanlığın en eski eserlerinden biridir. Doğada yabani olarak bulunan incirin en yumuşak çeşitleri insanlar tarafından yetiştirilmektedir. Yaratılış hikayesine göre incir yapraklarını Adem ve Havva’nın cinsel organlarını örtmek için kullanmışlardır. Hatta bazı müfessirler, Aden bahçesinde olduğu belirtilen ve Adem ile Havva’nın kovulmasına sebep olan Bilgi Ağacı’nın incir ağacı olduğunu bile düşünmektedir. Bu nedenle bazı yorumcular, “baştan çıkarıcı” ve “baştan çıkarıcı” yönlerine atıfta bulunarak bu ağaca “pişmanlık ağacı” da derler.

Adem ile Havva’nın cennetten kovulması,
Raphael’in Vatikan freskinin 18. baskısı.
yüzyıl el kopyası. (V&A arşivi).

Tabii bu noktada incirin afrodizyak etkisinin yüksek olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bazı müfessirler, Nuh’un gemisine üzümlere ek olarak incir fideleri de almış olması gerektiğini düşünürler ve Eski Ahit’te üzüm-incir çiftine atıfta bulunarak “kendi asmasının ve incir ağacının altında özgürce oturmak” ifadesi birçok kez kullanılır. George Washington, konuşmalarında ve mektuplarında bu ikiliyi benzer şekilde kullanmış, Amerika’nın kuruluş basamaklarında özgürlüğe atıfta bulunmuştur. Örneğin 1783’te J. Armstrong’a yazdığı bir mektupta şöyle diyor:

Kendi asmalarımızın ve incir ağaçlarımızın altında oturduktan sonra, Allah’ın izniyle nice mutlu yıllara ulaşmak için sağlık ve ruh içinde olmanızı dilerim.

Kuran’da yaratılışla ilgili bir ayette incir üzerine yemin edilir ve İslam geleneğinde incirin gökten geldiğine dair kayıtlar vardır. Öte yandan günümüzde “ocağınıza bir incir ağacı dikin” sözünü de kullanmamız farklı bir tesadüf olarak alınabilir. Bu kelimenin açıklaması çoğunlukla incir ağacının hızla yayılması ve bulunduğu yerin tabanını saran güçlü kökleridir.

Doğu Akdeniz ve Mezopotamya’da üzüm ve incir yan yana yetiştirildi. Bunların yanı sıra zeytin de çok değerlidir ve bu üçü Akdeniz çevresindeki insanların en temel gıda maddesidir. Eski Mısır belgelerinde de bulunan ve Batı Asya kökenli olduğu düşünülen meyvenin elden ele dolaştığı ve tohumlarının tüm Akdeniz’e yayıldığı düşünülüyor. İncir, çeşitli formlarda, özellikle kuru halde uzun süre saklanabilen, oldukça besleyici ve kolay elde edilebilir bir meyveydi. Amos’un da içinde bulunduğu Karya Bölgesi incirleri en yenilebilir incir çeşidini temsil etmektedir. Bugün Türkiye’de incirin en çok üretildiği bölge Aydın-Muğla’nın sonudur ve güzel incirler Karya ve Likya’nın her yerinde bulunur. Bütün bunlar bir yana, asma tarlalarında incir ağaçlarının olmasının aslında çok işlevsel ve anlaşılır bir yanı var: Üzümlere zarar verebilecek sinekleri ve kuşları oyalıyor! İncirin içindeki özsuyu bu hayvanları doğrudan kendine çekerek üzümleri bu tehlikeden uzak tutar. Bu kadim bilginin günümüzde de asma bahçelerde veya zeytinliklerde emsal amaçlı dikilen incir ağaçlarında varlığını sürdürdüğünü görebilirsiniz. Üzüm, zeytin ve incir aynı anda Temmuz-Ağustos aylarında olgunlaşmaya başlar ve diğer ikisinin meyveleri incir tarafından korunur.

Bugün gerçek hayatta Marmaris’ten Amos’a gittiğinizde yol boyunca yanmış dağ yamaçları görüyorsunuz ve derin bir üzüntüye düştükten sonra bahsedilen düzlük kısımlarda çok az tarım yapıldığını ve buraların çoğunlukla tarım yapıldığını göreceksiniz. yazlık evler, siteler ve tatil tesisleri tarafından işgal edilmiştir. Hatta öyle yapılar var ki bir koyun tamamını işgal etmişler. Yazıtlarda anlatılan tarımın bereketi yerine, hemen hemen her tarafı kaplayan yapılaşmayı görmek insanın içini burkuyor, tarımın ve doğanın zarar görmüş ızdırabını geri dönüşü neredeyse imkansız bir biçimde izliyorsunuz…

*Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu